Genç Memur-Sen tarafından Atatürk Spor Salonunda düzenlenen "100...
01 Ocak 1970 Perşembe 02:00Genç Memur-Sen tarafından Atatürk Spor Salonunda düzenlenen "100. Yılında Çanakkale Ruhu ve Gençlik" Programı büyük bir coşkuyla gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın katılımıyla gerçekleştirilen program Kuran-ı Kerim Tilaveti ile başladı. İstanbul Tarihi Türk Müziği Mehter Topluluğu tarafından yapılan gösterinin ardından şiir dinletisi gerçekleştirildi. Türkçe, Kürtçe, Lazca ve Arapça söylenen Çanakkale Türküsünün ardından konuşmalara geçildi.
Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Memur-Senin bugüne kadar başarılı sendikacılığıyla, ülkenin ekonomisine, demokrasisine, hak ve özgürlük mücadelesine verdiği destekle çok önemli görevler ifa ettiğini söyledi.
Memur-Sene tüm bu hizmetlerinden dolayı şükranlarını sunduğunu belirten Erdoğan, "Memur-Senin kurucusu şair ve mütefekkir değerli abimiz, güzel insan Akif İnanı da rahmetle yad ediyorum. Kendisi bu tabloları görememiş olsa da Türkiyenin zor günlerinde, 1995 yılında diktiği fidanın artık koca bir çınar olduğuna bizler bugün hep birlikte şahitlik ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Kurulduğundan beri 28 Şubat döneminden başlayarak, Türkiyenin tüm zor dönemlerinde demokrasi ve özgürlüklerden yana tavrıyla Memur-Senin diğerlerinden farklı bir konumda yer aldığını vurgulayan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Kadınlara, engellilere, gençlere yönelik özel komisyonlarıyla her kesime hitap eden Memur-Sen, milli iradenin yanında ortaya koyduğu kararlı ve samimi duruşuyla da ayrıca takdiri, şükranı hak ediyor. 2007de cumhurbaşkanlığı seçimi krizinde, AK Partinin kapatılma davasında, yine Memur-Sen hakkaniyet mücadelesinin ve hakikat mücadelesinin en ön saflarındaydı. Yeni anayasa çalışmalarında, Çözüm Sürecinde, 17-25 Aralık darbe teşebbüslerinde Memur-Sen yine mücadele safının en önündeydi. Eğitimde 4+4+4 projesinin hayata geçmesinde, kamuda görev yapan kadınlarımızın başörtü sorunlarının çözümünde sergilediği öncü rolle Memur-Sen hakkın, hakikatin, adaletin yanında olduğunu gösterdi. İmam hatip okullarının katsayı mücadelesinde Memur-Sen onların yanında yer aldığını gösterdi. İmam hatip okullarının, meslek liselerinin orta kısımlarının kapatılması olayında yine hakkın ve hakikatin yanında yer aldı."
"SİZLER EN BÜYÜK SİVİL GENÇLİK TEŞKİLATI OLARAK GURURUMUZSUNUZ"
Erdoğan, artık katsayının kalktığını, istenilen üniversiteye girildiğini, gençlerin, istiklalin ve istikbalin nesli olarak yetişeceklerini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Memur-Sen, bu genç kadrosuyla sizler, ülkemizdeki 400 bin üyenizle Türkiyenin en büyük sivil gençlik teşkilatı olarak gururumuzsunuz, ümidimizsiniz. Sizlerin bir farklılığı var. Sizleri, bu ülkede taşla, molotofla, maskeyle, ellerinde demir bilyelerle yakmakla, yıkmakla değil fikirle, ilimle, irfanla, kültürle, saygıyla, sevgiyle mücadele verilebileceğini gösteren gerçekten örnek bir gençlik olarak görüyorum.
Sizleri, üstad Necip Fazılın deyimiyle Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik olarak görüyorum. Buradaki her bir genç kardeşimin, kim var diye seslenildiğinde sağına ve soluna bakmadan, ben varım cevabını vereceğine, dava taşını gediğine koyacağına yürekten inanıyorum."
"BU ÜLKENİN GENÇLİĞİ GEZİDE GÖRDÜĞÜNÜZ VANDALLAR DEĞİLDİR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu ülkenin gençliği Gezide gördüğünüz vandallar değildir. Bu ülkenin gençliği, etek giyerek sokakları ateşe veren o provokatörler değildir. Bu ülkenin gençliği, masum kızlarımızı alçakça katleden o ırz düşmanları asla değildir. Bu ülkenin gençliği işte buradadır. İşte burada karşımda duran gençler, sizler, bu ülkedeki gençliğinin ta kendisisiniz. Birileri ısrarla diğerlerini gündeme getirebilir, diğerlerini ön plana çıkartabilir. Ama biz biliyoruz ki bu ülkenin, milletin gençlerini asıl temsil edenler, ahlakınızla, çalışkanlığınızla, bilginizle, enerjinizle sizlersiniz. Rabbim sizlerden razı olsun" diye konuştu.
"30U AŞKIN DEVLET BAŞKANI, HÜKÜMET BAŞKANI BİZLERLE ÇANAKKALEDE OLACAK"
Erdoğan, bu yıl 18 Martta Çanakkale Deniz Zaferinin 100. yıl dönümünün kutlanacağını hatırlatarak, Çanakkale şehitlerini minnetle yad ettiklerini ve hepsine Allahtan rahmet dilediklerini belirtti. Onlarla beraber tarih boyunca vatanları, milletleri ve bayrakları için canını feda etmiş tüm şehitlere rahmet niyaz eden Erdoğan, şunları söyledi: "Çanakkale Savaşlarının 100. yıl dönümünü çok farklı etkinliklerle, programlarla mart ayı başından itibaren kutlamaya başladık. Yarın Çanakkaledeyiz, Tıp Bayramını orada kutlayacağız. Bu unutulacak birşey değil. O istikbal ve istiklal mücadelesinde Yahya Kemalin ifadesiyle çok enteresandır, o sıkıntılı günlerde ne diyordu, Şu kopan fırtına Türk ordusudur Yarabbi. Senin uğrunda ölen ordu budur Yarabbi. Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın, galib et, çünkü bu son ordusudur İslamın diyordu."
Çanakkalede ve Türkiyenin pek çok farklı yerinde çeşitli kurumlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen etkinliklerle Çanakkale Savaşının yıl dönümünü en güzel şekilde idrak etmeye çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, 18 Martta yapılan törenlere Başbakan olarak bizzat katıldığını dile getirdi. Bu yıl Başbakan Davutoğlunun 18 Martta törenlere katılacağını aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: "24 Nisanda 100. yıl kutlamalarına dünya devlet başkanlarını, hükümet başkanlarını davet ettik ve öyle zannediyorum ki şu ana kadar bize geri dönüşlere baktığımızda 30u aşkın devlet başkanı, hükümet başkanı bizlerle beraber Çanakkalede olacaklar. Bakanlarla diğer temsilcilerle bu rakam çok daha yüksek olacak. Genç Memur-Sen tarafından Çanakkale Zaferimizi ve şehitlerimizi anmak için düzenlenen bu programı da takdire şayan bir kadirşinaslık örneği olarak görüyorum. Kendilerine yakışanı yaparak tarihlerine ve ecdatlarına sahip çıktıklarını gösterdikleri için ben gençlerimizi tebrik ediyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1956da Avustralyada düzenlenen müsabakaya giden güreş milli takımın kafile başkanı Vehbi Emrenin anılarında, Avustralyaya vardıklarında orada bir ailenin kendilerini ısrarla evlerine yemeğe davet etiğini anlattığını söyledi. Erdoğan, yemeğin sonunda orada bulunan Çanakkale Savaşına katılmış bir Avustralyalının Emreye şunları anlattığını ifade etti: "İngilizler, 17 yaşındayken beni askere alıp Çanakkaleye gönderdiler. Bir akşam şiddetli bir çatışmada bir Türk askeri ile karşı karşıya geldim ve süngüsünü göğsümde hissettim. Tam artık her şey bitti, öldüm herhalde diye düşünürken Türk askerinin bana bağırarak geri, arka tarafı göstererek bizim siperleri işaret ettiğini gördüm. Hemen toparlanıp siperime geri döndüm. Oradaki tercümana Türk askerinin ne söylediğini sordum. Tercüman bana Türk askerinin Be çocuk, burası er meydanı. Senin ne işin var burada? Haydi, git yerine diye bağırdığını söyledi."
Çanakkalede bunlar gibi o kadar çok ibretlik hadise yaşandığını, bunların anlatılmasının, konuşulmasının günler süreceğini vurgulayan Erdoğan, Türkiyede ve savaşa katılan diğer ülkelerin kayıtlarında, askeri raporlarda bunları görmenin, okumanın mümkün olduğunu söyledi. Erdoğan, şunları kaydetti: "Bugün ise güya medeniyetin, insan haklarının, özgürlüklerin zirve yaptığı günümüz dünyasında çocukların, kadınların, yaşlıların, masum sivillerin acımasızca katledilmesini acıyla, üzüntüyle duyuyoruz, görüyoruz. İşte Suriye, işte Irak. İşte Mısırda Esmalarımız şehit oldu. Bitmedi, Myanmarda, Ruandada, bütün bunlar oldu. Somalide bütün bunlar oldu. Dünya ne yapıyor? Dünya seyrediyor. Biz, Suriyeden ve Iraktan 2 milyon insana ev sahipliği yaparken tüm Avrupada 250 bin kişi var. Bizi gördükleri zaman ne diyorlar? Bütün bu yaptıklarınız, her türlü takdirin üstündedir. Ey Batı, kendine gel, kendine. Bu, bizim medeniyetimizin, inancımızın gereğidir de onun için bunu yapıyoruz. Çünkü biz, Çanakkalede de aynı ruhla bunu yaptık. Savaşın da savaşmanın da bir şerefi, bir haysiyeti bir ahlakı vardır."
"DÜNYA YAŞANANLARA SESSİZ"
Masum insanların, kadın, çocuk, yaşlı denmeden üzerlerine bombalar atıldığını belirten Erdoğan, İsrail, Gazzede bu bombaları yağdırdı. O annesinin kucağında, plajda babasının kucağında atılan silahlara, bombalara yapacak hiçbir şeyi olmayan yavrunun nasıl sarıldığını anasına biliyoruz değil mi ve orada şehit oldu dedi.
Dünyanın bütün bu yaşananlara sessiz olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: Uluslararası sularda Marmara gemimize nasıl saldırdıklarını gördük, değil mi? Bütün bu olaylar ortada. Kafalarına kurşun sıkılarak, palalarla doğranarak, askeri araçlarla üzerlerinden geçilerek insanlar katlediliyor. İşte ülkemizde, şimdi soruyorum Diyarbakırda beş kat yükseklikte apartmandan atılarak üzerinden geçilen genç hakkında, acaba onlar adına sokaklarda bulunanlar, o gençler bunu nasıl izah edecekler? Kalkıp da işte dün İstanbulda, Türkiyenin değişik yerlerinde her tarafı kan gölüne çevirmek isteyenler acaba Yasin ile ilgili olan o tavırlarını neyle izah edecekler?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, adil olmadıktan, hakkın ve hakikatin yanında yer almadıktan sonra hiçbir toplumun iflah etmesinin mümkün olmadığını vurguladı.
ÜÇ MAYMUN BENZETMESİ
Erdoğan, Denizdeki balıktan gökteki kuşa, topraktaki karıncaya kadar her konuda her konuda hassas olan modern vicdan, ne acıdır ki bu hadiseler karşısında adeta üç maymunu oynuyor. Bu zulümleri ne duyuyor, ne görüyor, ne konuşuyor. Ne zamana kadar? Ta ki işin ucu, ateşin sıcaklığı kendisine dayanana kadar. O zaman da meseleye sadece ve sadece kendi güvenliği, kendi refahı açısından bakıyor ve yeni zulümlere, yeni acılara sebebiyet verecek bir tavır içine giriyor değerlendirmesinde bulundu.
Suriyedeki çatışmalardan kaçan mültecilere Avrupa kapıları, Amerika kapıları tam anlamıyla duvar diyen Erdoğan, şöyle devam etti: Kendi vatandaşlarının burnu kanadığında dünyayı ayağa kaldıranlar, Akdenizin adeta bir mülteci mezarlığı haline dönüşmesine adeta seyirci kalıyor. DEAŞ denen örgüt kafa keserek, insanları topluca kurşuna dizerek, camileri, türbeleri, kütüphaneleri, okulları yıkarak bir medeniyet katliamı gerçekleştirirken, onlar sadece örgüte katılan üç-beş vatandaşlarının derdindeler.
BMYE GÜNCELLEME GEREKİYOR
Cumhurbaşkanı Erdoğan Esed, kendi halkından 350 bin kişiyi katlederken, bir ülkeyi, tarihi yok ederken onlar hala Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyindeki dengeleri gözetmenin çabası içindeler. İşte onun için diyorum ki, dünya beşten büyüktür diye konuştu.
BM Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin bu konuda samimi olmaları halinde BMnin reforme edilmesi gerektiğini artık kabul etmeleri gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: Artık biz Birinci Dünya Savaşını yaşamıyoruz, o günün şartlarını yaşamıyoruz. İkinci Dünya Savaşını yaşamıyoruz, o günün şartlarının da artık çok, çok dışındayız. Artık Birleşmiş Milletlee bir güncelleme gerekiyor. Eğer samimiyseler, sadece Avrupanın, sadece Asyanın, sadece Amerikanın temsil edildiği bir BM Güvenlik Konseyi değil tüm dünyanın temsil edildiği bir BM Güvenlik Konseyi. Her dinin temsil edildiği bir BM Güvenlik Konseyi. Yok daimi üyeymiş, yok geçici üyeymiş böyle bir mantık olmaz. Orada 15 ülke mi olur, 20 ülke mi olur, belirlenir, hepsi de daimi olur, dönerli olur, icabında 1 yıl veya 2 yıl süreyle görev yaparlar ve dünyada BM Güvenlik Konseyinde görev yapmayan hiçbir ülke kalmaz. Sürekli dönerli. Adalet budur.
Şu anda dünyanın kaderinin beş tane ülkenin elinde olduğunu belirten Erdoğan, Onların içinde bir ülkenin iki dudağının arasında. Evet derse tamam, Hayır derse olmuyor. Öyle bir adalet olabilir mi? Mısırda hem de canlı yayında, tüm dünyanın gözü önünde, demokrasi talebinden başka suçu olmayan sivil halk kurşunlanarak öldürülürken onlar bu masum insanların değil darbecilerin, katillerin yanında yer aldılar dedi.
BİZ ASLA BÖYLE OLMADIK, OLMAYACAĞIZ
Filistinde, Myanmarda, Türkistanda insanlar inançlarından dolayı zulme uğrarken, en vahşi şekilde öldürülürken modern vicdanın, kutup ayılarının azalan sayısına odaklanmış durumda olduğunu ifade eden Erdoğan, Yaptıkları bu. Bir tarafta kendisine karşı savaşmış, kendisini öldürmek için oraya gelmiş olana merhametle muamele eden bir anlayış. Öteki tarafta en acı manzaralar karşısında bile vicdan pusulası çalışmayan günümüz modren dünyası. Biz asla böyle olmadık, olmayacağız. Sevgili gençler, bizim dedelerimiz böyle olmadı. Bizim ecdadımız, şairlerimiz böyle olmadılar. Asımın neslinde bakıyorsunuz Akif hiçbir zaman bize böyle nasihatta bulunmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mehmet Akif Ersoyun Zulmü Alkışlayamam şiirinden "Yumuşak başlıysam kim dedi uysal koyunum, kesilir belki fakat çekmeye gelmez boynum, kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim, adam aldırma da geç git diyemem aldırırım, çiğnerim, çiğnenirim, Hakkı tutar kaldırırım, zalimin hasmıyım amma severim mazlumu" dizelerini okuyarak, şöyle devam etti: "Asımın nesli bu. Biz, insanı yaradılmışların en şereflisi gören bir inancın mensupları olarak vicdan pusulamızı asla kaybetmeyeceğiz, asla devre dışı bırakmayacağız. Biz, dünyanın en muhteşem cenklerini yapmış, en muhteşem zaferlerini kazanmış bir ecdadın torunları olarak, atalarımızın savaşın en sıcak anında dahi ortaya koydukları o asil duruştan asla vazgeçmeyeceğiz. Bu bizim zafımız değil tam tersine bizi diğerlerinden ayırt edici vasfımızdır. Selahattin Eyyubiler, Alparslanlar, Fatihler, Kanuniler, Çanakkale kahramanları, Gazi Mustafa Kemal, işte bu şekilde tarihteki şerefli yerlerini almışlardır."
SAFAHAT, YASTIK ALTI ESERİNİZ OLSUN
Erdoğan, 100. yıl dönümüne ulaşılan Çanakkale Zaferine bir de bu gözle bakmak, bugünün dünyasında olup bitenleri buna göre değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Bu önemli yıl dönümü vesilesiyle Çanakkale Savaşlarının uzun uzun konuşulup yad edileceğini belirten Erdoğan, bu savaşı, bu zaferi anlatmak için sözün kifayet etmediği yerde bu destanı en güzel şekilde anlatan İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoya kulak verilmesini istedi.
Dün İstiklal Marşının kabulünün 94. yıl dönümü olduğunu anımsatan Erdoğan, Mehmet Akif Ersoyu rahmetle andı. Mehmet Akif Ersoyun Çanakkale şehitlerine adadığı şiiri başlı başına bir destan, bir ibret vesikası olarak niteleyen Erdoğan, şunları söyledi: "Gençler, tavsiyem şudur: Safahat, Mehmet Akifin o muhteşem eseri, sizin yastık altı eseriniz olsun. Onu okurken istirahate çekilin, öyle bir eser olsun. Üstelik o Akif ki ülkesine, milletine olan sevgisine, bağlılığına, tutkusuna rağmen uzun süre vatanından ayrı kalmak zorunda olmuştur. Ömrünün son döneminde ülkesine döndüğünde de takip edilmiş, fişlenmiş, varlığı bir tehdit olarak görülmüştür. Buna rağmen milletimiz Akifi her zaman bağrına basmış, gönlündeki müstesna yerinde muhafaza etmiştir. Buradaki her bir arkadaşımın tıpkı üstad Necip Fazılın Sakaryası gibi, Gençliğe Hitabesi gibi Akifin Safahatının tamamını ve bilhassa da Çanakkale şehitlerine atfettiği şiirini sık sık okumasını, üzerinde düşünmesini arzu ediyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra, Mehmet Akif Ersoyun Çanakkale şehitlerine adadığı şiirden, "Asımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek. İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek. Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar. O, rüku olmasa dünyada eğilmez başlar. Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor. Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor. Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker, gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi, Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın, gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın" bölümünü okudu. "Tarihe gömülmek istense bile sığmayacak, namusunu çiğnetmeyecek, Asımın nesli burada mı? Rüku dışında eğilmeyecek başlar burada mı" diye soran Erdoğan, salondakilerin hep bir ağızdan "Evet" yanıtı üzerine, "Maşallah Rabbim birliğinizi, beraberliğinizi, kardeşliğinizi, sevginizi, mücadelenizi, azminizi artırsın diyorum. Sözlerimi Akifin Çanakkale şehitlerimiz başta olmak üzere tüm şehitlerimiz için duanın son ifadesiyle bitirmek istiyorum: Amin desin hep birden yiğitler, Allahuekber gökten şehitler, amin amin Allahuekber. Allah tüm şehitlerimizden, gazilerimizden razı olsun rabbim onları cennetiyle cemaliyle şereflendirsin" dedi.
Bu program için Genç Memur-Senlileri tebrik eden Erdoğan, konuşmasını "Çalışmalarınızın, ülkemizin, milletimizin, kardeşliğimizin, bir ve beraber oluşumuzun inşallah dirliğine vesile olmasını diliyorum" sözleriyle tamamladı.
GÜNDOĞDU: "EN ÇILGIN PROJEMİZ GENÇ MEMUR-SEN"
Memur-Sen Onursal Başkanı Ahmet Gündoğdu konuşmasında Genç Memur-Senin kurulma gayesini açıklayarak, "1970 yılında merhum Necmettin Erbakan hocamız Milli Nizam Partisini kurarken hangi sancıyı duduysa, 2001 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan, AK Partiyi kurarken hangi sancıyı duyduysa, 1992de Eğitim-Bir-Seni, 1995te Memur-Seni kuran Mehmet Akif İnan ağabeyimiz hangi sancıları çektiyse biz de aynı sancıları, akıtılmış terleri esas alıp Genç Memur-Seni kurduk" dedi.
"Türkiyenin en çılgın projesi Çözüm Süreci ve Yeni Anayasadır, Memur-Seninin de en çılgın projesi Genç Memur-Sendir" diyen Gündoğdu, "Genç Memur-Seni, vesayeti deşifre etmek ve darbeleri sona erdirmek için, hürriyet ve ifade özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak için kurduk. Genç Memur-Seni kurarken iki dünyalı olmanızı çok önemsedik.. Genç Memur-Seni, inşa ve ihya etmek için, dünya mazlumlarının dertlerini sona erdirmek için, daha adil ve daha yaşanılabilir bir dünya için kurduk" ifadelerini kullandı.
"AMACIMIZ ASIMIN NESLİNİ YETİŞTİRMEK"
Gündoğdu, Asımın Neslini yetiştirmek istediklerini belirterek, "Necip Fazılın yarım asır boyunca çile ile ördüğü Büyük Doğusunu yetiştirmek istiyoruz. Sezai Karakoçun yeni ve büyük bir medeniyet tasavvuru olan Diriliş neslini yetiştirmek istiyoruz. Merhum Erbakanın yetiştirmek istediği milli gençliği yetiştirmek istiyoruz. Merhum Genel Başkanımızın istediği gibi menfaat uygarlığına karşı uyanık olmak zorunda olan bir İslam gençliğini yetiştirmek istiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğanın çok önemsediği çağdaş ve dindar nesli yetiştirmek istiyoruz. Bunun için Genç Memur-Seni kurduk" diye konuştu.
GÜNAY KAYA: "ÇANAKKALE RUHUNU ANLAMALIYIZ"
"100. Yılında Çanakkale Ruhu ve Gençlik" Programında konuşan Memur-Sen Başkanvekili Günay Kaya, "Bu gün milletimizin ve ümmetimizin en muazzam kahramanlık destanlarından biri olan Çanakkale Savaşının zaferle sonuçlanmasını sağlayan ruhu, 100. yıl dönümünde tekrar tekrar okumak, anlamak, değerlendirmek ve anlatmak durumundayız" dedi. "Tarih, toplumların ve ülkelerin hafızasıdır" diyen Kaya, "Hafızasını kaybeden bir kişi nasıl kimliğini unutursa, tarihini ve geçmişini unutan devlet ve toplumlar da önce kimliğini kaybeder, sonra da tarihten silinir gider. Çanakkale Savaşının maddi ve manevi şifrelerini bu gözle ve bu şuurla okumak lazım. Tarihimize medeniyetimizin gözüyle bakarsak Çanakkalede askerlerimizin ve milletimizin, yardımlaşmada, ibadette, düşmanlarına yaklaşımda dahi sahabeleştiğini görürüz. Kadim medeniyetimizin yeniden canlanmasının işaretlerine tanıklık ederiz. Yeniden Büyük Türkiyenin doğuşunun ve geleceğinin izlerini görürüz. İngiliz tarihçi Hamilton; "Bizi Türklerin maddi gücü değil, manevi gücü mağlup etti" diyerek Çanakkale ruhunun kaynağını işaret etmiştir" dedi.
"YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE, YENİ BİR DÜNYA"
Kaya, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Çanakkale ruhunu yaşamak ve yaşatmak için bugün burada büyük bir heyecanla toplanmış bulunmakta. Genç Memur-Sen mensupları; 2023lerde, 2053lerde, 2071lerde ve daha nice bin yıllarda Çanakkale ruhunu Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya ideali ile birleştirip insanlığa faydalı olmaya, öncülük etmeye devam edecek inşallah. Vatanın ve İslam coğrafyasının her bir köşesinden kopup gelerek düşmanın karşısına dikilen ve "Çanakkale geçilmez" diyerek canları pahasına bu toprakları savunan şehitlerimizin aziz hatırası, siz gençlerden yeni şeyler bekliyor."
"GENÇLERİMİZE İNANIYORUZ"
Konuşmasında gençlere seslenen Kaya, " Sizler, sadece geleceğin teminatı değil, bugünün de sahibisiniz. Türkiyenin potansiyellerini stratejik aklınız, planlarınız, programlarınız ve eylemlerinizle harekete geçireceğinize, ülkemizi dünya markası yapacağınıza yürekten inanıyorum. Sizlere tüm kalbimizle inanıyor ve güveniyoruz. Tarihçilerin her dem yeniden yazmak zorunda kaldığı bu zaferleri var eden birlik ve beraberliğimizi, bugün tesis ederek, çözüm sürecini kardeşlik hukuku zemininde çözerek, iç ve dış mihrakların oyununu bozar, senaryoyu yeniden büyük Türkiyenin ve yeni bir dünyanın kodlarını kadim medeniyetimizin değerleriyle ve bu değerlerimizden beslenen demokratik anayasayla yeniden yazarız. Bu duygularla Çanakkale şehitleriyle birlikte, vatanının bir avuç toprağı için bu topraklara düşmüş aziz şehitlerimizi şükran, minnet ve rahmetle anıyor, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun" şeklinde konuştu.
BEYHAN: "MÜCADELEMİZ YENİ BİR MEDENİYET İNŞASI"
Genç Memur-Sen Genel Başkanı Eyüp Beyhan ise, "Genç Memur-Sen, Türkiyenin marka Konfederasyonu Memur-Senin Gençlik teşkilatıdır. 2012 Aralık ayında kurulan Genç Memur-Sen, kısa sürede ülke genelinde 81 il de kamu kurumlarında, bütün üniversite ve liselerde teşkilatlanma sürecini tamamlamıştır. Kuruluşumuza ve teşkilatlanmamıza destek veren Memur-Sen ailesinin büyüklerine şükranlarımızı arz ediyoruz. Genç Memur-Sen, ülkesini seven millete ve iradesine değer veren medeniyet değerlerimizin inşasını mesele edinen, daha büyük, daha güçlü, daha huzurlu, daha demokratik bir Türkiye hayali kuran, hayalden öte bunu aksiyona dönüştüren gençlerin ortak adresidir. Bu çerçevede kurulmuş sivil gençlik teşkilatlarına çatı olma iddiasına sahiptir" dedi.
"ASRIN İDRAKİNE SAHİP BİR GENÇLİĞİZ"
Beyhan sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Ruh ve fikir dünyamızda iz bırakan dava ve aksiyon adamlarının hayat öykülerini ve fikirlerini gençlerle buluşturduk, buluşturuyoruz. Necip Fazılların, Sezai Karakoçların, Cemil Meriçlerin, Aliyaların, Muhammed İkballerin, M. Akiflerin mirasına talip ve onları aşmayı hedef edinen asrın idrakine sahip bir gençlik için yola çıktık ve yol alıyoruz.
Bütün bunlar için ön şartın okuyan bir gençlik olduğunun da idrakindeyiz. Zamanı okuyan gençlik, eşyayı ve mekanı okuyan gençlik, maddeyi ve manayı okuyan gençlik, hepsinden önemlisi eşref-i mahlukat olan insanı okuyan ve bu okumalar üzerinden yüreğine, kalbine, bütün bedenine Yaradanın aşkı sinmiş bir gençlik peşindeyiz. "
"Önce okuyacağız, idrak edeceğiz, yaşayacağız ve yaşatacağız" diyen Beyhan, "Başardığımızda ki başka seçeneğimiz yok, inanan gençliğin, inandığını yaşayan gençliğin öncülüğünde yeni bir tarih yazacağız. Bu tarihte sömürü yok. Bu tarihte kana ve zulme yer yok. İnananların ötekileştirilmesi Müslüman coğrafyanın kan pazarına dönüştürülmesi de yok. Hak var, hukuk var, insanlık ve insan onuru var. Yazacağımız tarihte "Dünya beşten büyüktür diye yükselen sese", sizinleyiz nidasıyla ortaya konulan destek var.
Hayallerimiz, burada söylenmek, hedeflerimiz kara kalemle ak kâğıda dökmek için belirlenmedi. Hayallerimizi ve hedeflerimizi gerçekleştireceğiz, Türkiyenin hatta Anadolunun gençlerinin tencere tava sesine itibar etmeyen, küresel şebekelere piyon olmayan bir gençlik olduğunu haykırıyoruz ve haykıracağız.
Tam da bu yüzden medeniyet coğrafyamızdaki ülkelerin gençlik teşkilatlarıyla buluşuyoruz. Sağlıklı bir gelecek için "Geleceğini uyuşturma diyerek" her tür bağımlılıkla mücadele ediyoruz. Durmuyoruz, durmayacağız... Siz büyüklerimizin yol göstericiliğinde yol alacağımıza, başaracağımıza, hep birlikte hakkı zirveye taşıyacağımıza inanıyoruz" şeklinde konuştu.
"DİK DURDUK, DURMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Çanakkale Savaşının, ebediyete akan büyük ve kutsal bir mücadelenin destanı olduğunu vurgulayan Beyhan, "Ecdadımız, öylesine şanlı bir destan yazmıştır ki onun meydana getirdiği enerji ve muzafferiyet duygusu bugün, ülkemize karşı oynanan küresel oyunlar karşısında da bize ilham vermeye devam etmektedir. Türkiye bugün üzerindeki kirli tezgahları ve küresel karanlık oyunları yine Çanakkale Savaşının yıkılmaz gücünden, sarsılmaz iradesinden ilham alarak çözecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Çanakkale ruhundan aldığımız ilhamla; dış güçler de içerdeki maşaları da bilmeli ve anlamalıdır ki, ülkemize yönelik saldırı nereden gelirse gelsin, biz millet olarak, gençlik olarak, kirli oyunlar karşısında bütün gücümüzle dik durmaya, birlik ve beraberlik içinde bu oyunlara karşı koymaya devam edeceğiz. Bu gerçeği bugün Çanakkale Zaferinin 100. Yıldönümünde Cumhurbaşkanımız ve milletimiz önünde bir kez daha yeniden haykırıyor ve ilan ediyoruz" dedi.