15 Temmuz “işgal” girişiminin üzerinden tam beş yıl geçti. O gecenin adil şahitleri olarak bugünden geriye baktığımızda eğer o gece aziz millet gövdesini siper edip darbeyi engellememiş olsaydı ülkemizin dolayısıyla bu ülkenin yerlilerinin başına neler gelebileceğini daha net bir şekilde görebiliyoruz artık.
O gece, millet direndi…
O gece, tarih direndi…
O gece, dünyanın dört bir yanında mazlumların ellerini semaya açarak ettikleri dualar arşa ulaşırken, bu toprakları bize vatan kılan tertemiz inanç direndi.
O gece yüreklerde iman, meydanlarda milyonlarca şuurlu insan vardı.
O gece “sen”, “ben” yok, sadece “biz” ve milyonlarca nurlu yüz vardı.
Akif’in “Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez!” çağrısına ram olanlar;
Darbenin taşeronu FETÖ’ye de FETÖ’nün patronu üst akıl denen küresel çeteye de zilleti yaşattı.
O gece istiklal için “sela” okuyanlar, ihanet için “bela” okuyanları mağlup etti.
Onun için; 15 Temmuz 2016, Emperyalizmin taşeron örgütü olan Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün bağımsızlığımıza darbe vurmak, birliğimizi ve beraberliğimizi bozmak, milletimizin idare ve egemenlik üzerindeki tasarruf yetkisini okyanus ötesine aktarmak suretiyle Türkiye’yi işgal etme girişiminin bozguna uğrayarak geri çekildiği gündür.
15 Temmuz kutlu bir direniştir.
15 Temmuz, özgürlük ve bağımsızlık bildirisidir.
15 Temmuz, hüküm gecesiydi…
O gece, tarihin içinde, küresel emperyalizme düğüm atılırken tam bağımsızlık bayrağı, tüm haşmetiyle o gece göndere çekildi; Özgürlüğün resmi, fert fert o gece bir kere daha çizildi.
Bu toprakları mayalayan ruh, aziz milletin varoluş gerekçesi hükmünü icra eyledi o gece.
O gece, emperyalist kurguların yerle bir edildiği, taşeronlarının derdest edilerek bir ülkenin tam bağımsızlık idealine yürüdüğü gecedir.
O gece, emperyalizmin taşeronu FETÖ devletimizin arterlerine; emniyet ve asayişe, yargıya, orduya sinsice sızarak milletimizin silahlarıyla yine milletimize silah doğrulttu. Meşruiyetini milletten alan siyasal iktidarı ortadan kaldırmaya, ülkemizi baştanbaşa terörize etmeye kalkışarak mazlumların ve yol gözleyenlerin tek umudu Türkiye’mizi efendilerine peşkeş çekebileceklerini sandılar.
Fakat başaramadılar!
Kökleri tarihin derinliklerine kadar inmiş bu aziz milleti diz çöktüremediler!
Millet, sayın cumhurbaşkanının çağrılarına uyarak darbecilere karşı sokaklara indi ve iradesine ölüm pahasına sahip çıkacağını gösterdi.
Hainler 35 uçakla millete ve kurumlarına bomba yağdırmış, 37 helikopterle masum insanlara yaylım ateşi açmış, 74’ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracı vatandaşlarımızın üzerine sürmüş, 3 gemiyi muhtemel olaylar için hazır bekletmiş, 3 bin 992 otomatik tüfek kullanarak stratejik kurumlara saldırmış, direnen halkı kurşun yağmuruna tutmuştu.
İşte o gece, bu mübarek ülkenin istiklaline ve istikbaline baş koymuş 251 vatanperver insanımız şehit, 2 bini aşkın kahramanımız gazi olmuştur.
O karanlık gece ve devam eden günlerde, milletimizin yanında, yüksek bir moralle süreci sonuna kadar MEMUR-SEN olarak biz de domine etmeye çalıştık ve darbe girişimini boşa çıkaracak bir kararlılık gösterdik.
Darbe girişiminin ilk saatlerinde Genel Başkanımız Ali Yalçın’ın çağrısıyla 81 ilde bütün teşkilatlarımızla, örgütlü birlikteliğimizle, yaşlı-genç, kadın-erkek meydanlara çıkarak emperyalizmin namluları önünde set, salâlarla kurulan mevzide nefer olduk.
Sadece kendimizi anarsak yanlış yaparız. Bu ülkenin büyük küçük yüzlerce, binlerce sivil toplum örgütü, mensuplarıyla o gün meydanlara çıktı. Örgütsüz kitleler de o gün aynı duyguyla meydanlara çıktı.
O gece ailemizden dört kardeşimizi, milletin iradesine halel gelmesin diyerek göğsünü siper eden dört yiğidimizi şehadete yürüdü.
Prof. Dr. İlhan VARANK’ı, Yusuf ELİTAŞ’ı, Ali ALITKAN’ı, Cuma DAĞ’ı Kutlu Nebi’nin, Peygamberimiz’in ağuşuna teslim ettik. Ruhları şad, mekânları cennet, makamları âli, mevzileri cemalullah olsun. Bu kutlu direnişte gazilik makamına eren gazilerimizi de şükranla yâd ediyor, hayırlı ve uzun ömürler diliyoruz.
Evet… İşgal girişiminin üzerinden tam beş yıl geçti. Ve biz o gecenin adil şahitleri olarak bugünden geriye baktığımızda ve sonraki süreçteki gelişmeleri daha serin kanlı bir şekilde değerlendirdiğimizde, ülkemizin, emperyalistler tarafından oluşturulan kirli kurgulara nasıl maruz bırakıldığını daha görüyoruz.
15 Temmuz milat olmak üzere sonraki süreçte FETÖ, PKK/PYD ve DEAŞ arasındaki kirli ittifak deşifre olurken, emperyalist pusuları millet olarak dağıttık, üzerimize kurulan oyunları da bir bir bozduk.
O gece, dünyanın dört bir yanında pusuya yatmış güçler, evet, güçlü liderlikle sokaklara dökülen milletin iradesiyle dağıtılmıştır.
Tarihi boyunca bir çok kere ateşle imtihana muhatap olmuş milletimiz daha önce yine birçok kere yaptığı gibi müstebitlere ve pusuculara aynı cevabı vermiş;
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”
dizelerinde ifadesini bulmuş istiklal ve istikbal destanının bir kere daha yazmıştır.
Her şey bu derece netken, biz kimi sulandırmalara rağmen, sürecin gerçek anlamda işgal operasyonu olduğunu çok iyi biliyoruz.
Algıların gelip geçiciliğine bakmadan, olguların nasıl dönüştüğünü özellikle 15 Temmuz’un nasıl bir düğüm olduğunu görmek isteyenlerin politik önyargılardan arınarak son beş yılda neler yaşadığımızı, hatta içinden geçtiğimiz sürecin nereye evrildiğini iyi izlemelerini tavsiye ederiz.
Buradan hareketle son söz olarak bir kere daha tekrarlıyoruz:
15 Temmuz milletin direnişiyle zaferle neticelenmiş bir direniş destanıdır. 15 Temmuz’u unutmayacak ve unutturmayacağız. Şehitlerimizin emanetine sahip çıkacağımıza söz konusu vatan olduğunda canımızı verme pahasına tereddüt etmeden ülkemizi ve bağımsızlığımızı koruyacağımıza emekçiler olarak söz veriyoruz.