37 Nolu Şube İl Divan Toplantısında 2014 Yılını Değerlendirdi

TOÇ BİR-SEN 37 Nolu Şube Başkanlığı İl Divan Toplantısında 2014 y..

01 Ocak 1970 Perşembe 02:00
37 Nolu Şube İl Divan Toplantısında 2014 Yılını Değerlendirdi


TOÇ BİR-SEN 37 Nolu Şube Başkanlığı İl Divan Toplantısında 2014 yılını değerlendirildi. Toplantı Yönetim, Disiplin ve Denetleme Kurulları, Kadınlar Komisyonu, Gençlik Komisyonu ve Engelliler Komisyonunun katılımıyla gerçekleştirildi.

Afyonkarahisar Öğretmenevinde düzenlenen İl Divan Toplantısında 2014 yılını değerlendirmesini basın mensuplarıyla paylaşan Şube Başkanı Mehmet Çınar, sendikacılığın en önemli boyutlarından birisinin örgütlenme olduğunu belirterek, "Gidemediğin yer senin değildir ilkesi gereği her iş yerinde örgütlü olmak zorundayız. Her iş yerinde örgütlü olmak, bir sendikanın örgütlenmesi adına ve camiamızın aldığı kararların medeniyet davamızın taşıyıcısı olmak adına önemlidir. Onun için her yerde olmamız ve genel başkan sorumluluğuyla hareket etmemiz lazımdır" diye konuştu.

TOPLU SÖZLEŞME MEMUR-SEN BAŞARISIDIR

Toplu Sözleşme kazanımının Memur-Sen başarısı olduğunu kaydeden  Çınar, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: "2009da Memur-Sen yetkiyi aldığında başkanlar kurulunda konuştuğumuz konu Eğer biz bu iktidardan toplu sözleşme hakkımızı alamazsak bu iktidardan sonra iş başına gelecek olan iktidarlara söyleyecek sözümüz olmaz üzerineydi. Bize ya toplu sözleşmeyi verirsiniz ya da biz bir daha bu masaya oturmayız kararlılığıyla yola çıktık ve referandum paketine toplu sözleşmeyi koydurduk. Dünyada eşi benzeri olmayan iş güvencesiyle ile toplu sözleşme hakkını hep birlikte elde ettik."

2. Toplu Sözleşme masasına mağduriyetleri gidermek, çalışanlar arasında eşitliği sağlamak ve geleceğe ışık tutmak amacıyla oturduklarını dile getiren Çınar, "İlkokul, ortaokul mezunu işçi kardeşim emekliye ayrıldığında maaşının yüzde 95ini almaya devam ederken, memur neden yüzde 50sini bile alamaz, emekliye ayrılmak istemez sorularına cevap aradık. Bunun cevabı taban aylığa zam olarak çıktı. 4/Clilere yüzde 48 oranında zam aldık. Şimdiyse emekliye kadar iş güvencelerini temin etmiş olduk" şeklinde konuştu.

 

HAKLARIMIZIN HEPSİNİ ALACAĞIZ

İki yıl önce 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle genel idare hizmetleri sınıfı çalışanlarına 270 liradan bin 400 liraya kadar ek ödeme verildiğinde bu kararname kapsamı dışında bırakılan akademisyenlerin küstüklerine dikkat çeken Çınar, şöyle devam etti: "2002den beri bütün çalışanlar arasında reel artış olarak geride kalan akademisyenlere verdiğimiz sözü yerine getirdik. Genel idare hizmetleri çalışanları biz küseceğiz diyor. Küsme hakkınız yok. Alınmış olanların tamamının sahibi sizsiniz, alınmamış olanların tamamının sorumlusu siz ve biziz. Allahın izniyle hepsini alacağız. 9 yıl yetkiyi elinde bulunduranlara ne aldınız diye soruyoruz. O zaman toplu görüşme vardı, bir şey alamadık diye cevap veriyorlar. Yani siz toplu sözleşmenin önemli olduğunu mu söylüyorsunuz dediğimizde de Evet diyorlar. Çok önemliyse niçin referandumda Hayır oyu verdiniz? Üniversitelerin lokomotifi, örgütlenmenin, sendikacılığın, davaya adanmışlığın öncüsü genel idare hizmetleri sınıfıdır. Bu ülkenin zeki gençlerini akademisyen olmaya yöneltemezsek, sadece güzel binalarla övünmeye devam ederiz. İki yıl önce en az 270 lira ek ödeme aldığımız kardeşlerimiz hala üye kaydı borcunu ödemedi. Şimdi akademik zamma sahip çıkmaya çalışanları görüyorum Biz aldık diyorlar. Nasıl aldınız? Kimseyle konuşamazsınız; Cumhurbaşkanı, Başbakan, YÖK Başkanı, Maliye Bakanı ile görüşemezsiniz, Toplu Sözleşme masasının yanından geçemezsiniz; nasıl aldınız?"

Çınar konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz gücü ne olursa olsun zalimin karşısında olmaya, güçsüzlüğü ne olursa olsun mazlumun yanında olmaya karar vermiş bir örgütüz ve bu kıyamete kadar böyle olacak. Bütün faaliyetlerimizi bu misyonla yürütüyoruz. 28 Şubat sürecinde üye sayımız çok azdı. Ama yüreğimiz üye sayımızın çok ötesinde postmodern darbecilerin karşısında, ortak akıl mitingleriyle alanlardaydık. Türk demokrasisinde şeytan taşlamanın en önemli kanıtı ortak akıl mitingleriydi. Bunun da öncüsü bizdik. Birinci Meclisle bu millet hep gurur duydu. Ama tek parti diktatörlüğü, 18 yıl ezanın Arapça zannedilerek Türkçe okutulduğu, camilerin ahıra döndürüldüğü o kirli dönemlerden çok partili ortama geçiş ve Menderesin ezanı orijinaline döndürerek yapmış olduğu iyiliğin korkusu 60 darbesidir. Mustafa Kemalin Hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir, bu meclis eliyle yürütülür sözü, 1961 Anayasasında belli kurullar eliyle yürütülür anlayışına döndürülmüştür. Darbe ürünü kurullar oluşturarak bu milleti 10 yılda bir dövme yetkisini Anayasaya vermişlerdi. İşte bu vesayetçi anlayıştan kurtuluş 2010 referandumuyla olmuştur."

UTANÇ VERİCİ YASAKTAN KURTARDIK

Kamuda kadınlara yönelik kılık-kıyafet özgürlüğünün yüzde yüz Memur-Senin projesi olduğunu vurgulayan Çınar, "Ana muhalefetin oyunun bile 11 milyon olduğu bir ülkede 12 milyon 300 bin imza ile önce yasakçılara oturun oturduğunuz yerde diyerek onları durduran, sonra sivil itaatsizlik eylemiyle yasağı kamu dairelerinden kaldıran, sonra da Sayın Başbakanın milletin iradesini yansıtan dilekçelere olumlu bakmasıyla utanç verici bir yasaktan kurtulmanın öncüsü olduk. Karşı çıktığımız projelerden biri de Taksim Gezi Parkı olaylarıydı. Kimsenin gezmesine, Taksime çıkmasına karşı değiliz. Ağaç da, kâinat da insan için yaratılmıştır, insana hizmet edecekse ağaç kesilebilir. Önemli olan ağaç dikmeye devam etmektir, yeşili teşvik etmektir. Ama Taksimde 9 ağacın yerinden sökülerek başka yere götürülmesine ve iki ağacın kesilmesine gösterilen tepki Ağaç bizim onurumuzdur oldu. Bunu diyenlerin Yalovadaki 148 ağaç kesilirken onurlarının nerede olduğunu soruyorum. Meselenin ağaç meselesi olmadığını, Siyonizmin, emperyalizmin Türkiyede ameliyat yapmasının payandası olduğunu bugün çok daha iyi anlıyoruz" ifadelerini kullandı.

ÇÖZÜM PROJESİ EN ÇILGIN PROJEDİR

"Türkiyenin referandumdan sonra en çılgın projesi çözüm süreci, 30 yıllık terör bataklığını kurutma sürecidir" diyen Çınar, "Çözüm süreci, ırkta kalite arama anlayışından vazgeçme projesidir. Bunun adı, eşit yurttaşlık, kardeşlik projesidir. Devletin kategorizesinde Beyaz Türk tanımına girmeyen herkes beriki olmak ve eşit yurttaşlık istiyordu. Çünkü JİTEM eliyle doğuda ve derin devlet eliyle Mamak Cezaevinde yapılanlar ortadaydı. Eşit yurttaşlık demek Beyaz Türklüğe de Beyaz Kürtlüğe de müsaade etmemek demektir. Ülkemizde barıştan söz ediyorsak PKKnrn da IŞİDin de silah bırakmasını aynı yüksek sesle haykırmak zorundayız" şeklinde konuştu. Dayatmalar kalksın istiyoruz Hazırladıkları raporlar ile her zaman hükümetin bir adım önünde olmaya gayret ettiklerini söyleyen Çınar, "19. Milli Eğitim Şûrasına 4 raporla gittik. Bunun için çalışmalar yaptık. Ülkeyi yasaklardan, zararlı alışkanlıklardan kurtarmak, geleceği inşa etmek için şûralar yaptık. Şûrada karma eğitim mecburiyeti terk edilmelidir önerisini sunduk. Bu konu bazıları tarafından çarpıtıldı. Kız ve erkek liseleri uygulaması Cumhuriyetin ilk dönemlerinden bu yana mevcuttu. Söz konusu uygulama 28 Şubata kadar böyle devam etti. Ama 28 Şubat aktörlerinin verdiği emirleri yerine getiren Metin Bostancıoğlu, biçki dikiş kurslarını dahi kız-erkek karma olmadan açmayarak bir dayatma başlatmıştır. Biz bu dayatmanın son bulmasını istiyoruz. Karma eğitimin terk edilmesini değil, mecburiyetin kalkması için mücadele ediyoruz. Bu böyle anlaşılsın, yanlış anlamakta direnenlerle her mecrada tartışmaya açığız" dedi.

ALKOL SERVİSİ DERSİNE TEPKİ

Anayasanın 18 yaşından küçükleri çocuk gördüğünü hatırlatan Çınar, "Otelcilik ve Turizm Meslek Liselerinde verilen alkol servisi dersinin kaldırılmasını istedik. Yani anayasanın verdiği hakkı istedik. Devlet görevini yapacak, mevzuat Anayasaya uyacak. Devlet yetkilileri de bunu uygulayacak. Bu yöndeki önergemizin şûrada kabul edilmesini sağladık." ifadelerini kullandı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin 1, 2 ve 3. sınıflarda da verilmesini mevcut Anayasanın 24. maddesine dayandırarak, şûrada önerdiklerini hatırlatan Çınar, bu konuda çıkan çatlak sesleri eleştirdi. Çınar, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hem Anayasaya karşısınız hem de bu Anayasadan medet umuyorsunuz şeklinde eleştiri alıyoruz. Anayasanın değişmesi için bütün gücümüzü harcayacağız ama bu Anayasa yürürlükte olduğu sürece bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir ilkesi ile yararlanmaya devam edeceğiz. Darbeci Kenan Paşa bile kurtuluş dinde görürken, bazıları din dersi 7 yaşında başlamasın diye diretiyor. Biz buna karşıyız."

KOPARILAN BAĞLARIMIZ YENİDEN ONARILSIN

Çınar, birilerinin Osmanlıdan, başörtüden, dinden bahsedildiği zaman kırmızı görmüş boğa gibi saldırıya geçtiğini ifade ederek, "Osmanlı bizim ecdadımız, bizim dedelerimiz. Biz dedelerimizle gurur duyuyoruz. Harf inkılâbı ile koparılmış olan köprünün yeniden kurulmasını istiyoruz. Şimdi Osmanlıcayı kim öğretecek diyorlar. Latin alfabesini öğretecek kaç kişi vardı. İki ülke harf inkılâbı yapmış; birisi Türkiye, diğeri İsrail. Biz atalarımızın dilinden Latinceye geçmişiz, İsrail Latinceden atalarının diline geçmiş. Harf inkılâbı ile bu millet geçmişinde koparılmıştır diyoruz, birilerinden cılız ses çıkıyor. Nerede bu harf devrimi diye soranlara camilerin ahıra dönüştürüldüğü, ezanın Türkçeye döndürüldüğü yerlere baksınlar. Kimse bu milletin aklıyla alay etmesin. Buna asla fırsat vermeyiz" diye konuştu.

BENDEN OLAN HIRSIZ DEĞİLDİR ANLAYIŞINA KARŞIYIZ

Paralel yapıya yönelik operasyonlara da değinen Çınar, "Kim hangi koltukta oturursa otursun, hukuk önünde eşittir. İslami cemaatlerin görevi küresel operasyonların içerisinde oluyormuş, terörist devlet İsrailin yapamadığını yapanların kendini eleştirmesi gerekiyor. Bunu yapmak yerine operasyonları şova dönüştürüp slogan atıyorlar. Şimdi Yezite boyun eğemeyeceğiz diyenlere soruyorum: Terörist devlet İsrail ne yaparsa sizin için Yezit olacak? Millete hizmet için çalışanların Yezit olduğu bir yerde otoriteye boyun eğeceksin diyerek övdüğünüz Siyonist İsrail daha hangi katliamları yapmalı ki, sizin için Yezit kabul edilecek? Almanyadan ve ABDden eleştiri geliyor. Ey Almanya! Hamburgda yapılan faili meçhul cinayetleri ne zaman aydınlatacaksın. Ey ABD! Elinde çakı bile olmayan bir siyahinin öldürülmesi ile başlayan eylemlerin yüzde biri Türkiyede olsa ne yapardınız? Bizim Almanyadan, ABDden, Avrupadan alacak dersimiz yok. Keser demokrasisine karşıyız. Mesele yolsuzluksa paralel yapı KPSS, ÖSS, Polis Okulları sorularını çalmanın hesabını versin. Benden olan hırsız değildir anlayışına karşıyız." Kadın erkek birlikte örgütlenmeliyiz Kadın örgütlenmesinde üniversite teşkilatlarının iyi bir noktada olduğunu kaydeden Çınar, "Kadına dair sorunların çözümünde kadınların birlik olması gerekiyor. Kadın-erkek birlikte örgütlenmeliyiz. Birlikte hareket etmeliyiz. Ekip olarak; kaliteyi cinsiyette değil, şahsiyette arayarak yolumuza devam etmeliyiz" dedi.

AHLAKLI OLAN DEĞERLİ OLMALI

Memur-Senin en çılgın projesinin Genç Memur-Sen olduğunu anlatan Çınar, bütün üniversitelerde örgütlendiklerini, çocukları hayata hazırlarken, test çözenin, kariyer yapanın önemli olduğu sistem yerine, ahlaklı olanın değerli olduğu bir sistem oluşturulması gerektiğini ifade ederek, "Genç Memur-Seni bu anlayışla geliştirmek zorundayız. Bir ayağı değerlerimize sabitlenmiş, diğer ayağı dünyayı dolaşan, dünyanın sorunlarına çözümün öncüsü olan bir gençlik istiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

YETİM PROJESİNE SAHİP ÇIKMALIYIZ

Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, İHH ve Eğitim-Bir-Sen tarafından başlatılan "Yetim Projesi"ni önemsediklerini söyleyen Çınar, şunları kaydetti: "Yetim Projesinin, üniversitelere yayılması lazım. Yetimin malına kim göz dikerse ona gereken cevap verilmelidir. Eğer biz yetime sahip çıkmazsak onlar organ, fuhuş mafyasının eline düşecek, misyonerlerin kancasına takılacak. Yoksullukla mücadele etmek zorunda kalacaklar. Biz onlara sahip çıkmalıyız. Bu konuda duyarlı olmanızı bekliyorum. Dünya mazlumlarına sahip çıkmalıyız. Bu, emperyalizmle mücadele etmek ve Siyonizme karşı çıkmaktır. Türkiye ve Memur-Sen olarak insani yardımlarda dünya birincisiyiz. İnsan hakkı ihlallerinden Batının nasıl sınıfta kaldığını görüyoruz. Bu anlayışla Suriyeye, Telafere, Doğu Türkistana, Filipinlere, Bosna-Herseke, Kobaniye yardım yaptık. Bizler mazlum nerdeyse onun yanında olmalıyız. Mazlumlar arasında ayrım yaparak bir yere varamayız."