Ayasofya’nın Camii vasfını ve vakfiyesini yok sayan gayrı hukuki 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının Danıştay tarafından iptali; hakikatin ikamesi, hakkın iadesi, haksızlığın, hukuksuzluğun izolesidir.
Bu karar, milletin 86 yıldır kanayan yarasının kapanmasına, bir Camiinin cemaatine yeniden kavuşmasına, fethin hukukunun korunmasına, feth edenlerin emanetine sahip çıkılmasına dair hukuki zemindir. Memur-Sen olarak; kararı tıpkı milletimiz gibi bağımsızlığın tescili yönüyle gurur, tarihe ve kadime sahip çıkılması yönüyle de onur vesikası olarak kabul ediyoruz.
Bir çağı kapatan fethin ve o fethe komutanlık yapan Fatihin emanetinin gereği yerine getirilmiş, tarihi nitelikteki bu kararla Ayasofya’nın müze yapılmasıyla başlayan esaret dönemi sone ermiştir. Memur-Sen olarak bizleri ziyadesiyle memnun etmiş tarihi bir karardır.
Milletin nezdinde, gözünde, kararında ve iradesinde “müze” vasfını hiç kazanmayan Camii vasfını da hiç kaybetmeyen Ayasofya; kendi gerçeğinden kopuk, milletin iradesinden uzak, bağımsız devlet perspektifiyle uyumsuz bütün gereksiz isimlerinden, vasıflarından, sınırlarından, yasaklarından arınmış ve gerçekte olduğu gibi hep olması gerektiği gibi Camii olarak millete ait olarak ve milletin hizmetine matuf olarak özgürlüğüne ve hakikatine kavuşmuştur.
Kararın icrası için gecikilmemeli ve Ayasofya Camii’nin bir bütün olarak millete ait olduğuna ait tescil bir an önce gerçekleşmelidir. O tescil, minarelerinden ezanın, mihrabından, minberinden, kubbesinden, fethin onurunu yüklenen gövdesinden çağlar ötesinden ve öncesinden gelen Hakikatin sesinin yükselmesidir.
Danıştay’ın kararı böylece milletin kararını ilam ve ilan etmiş; Ayasofya Camii konusunda alınmış müze kararının –bizim de ifade ettiğimiz şekilde- hukuka değil keyfiliğe dayandığı hakikatinin de tespitidir.
Danıştay’ın kararıyla hukuk ve tarihi gerçeklik sosyal yaşamla uyumlu hale gelmiş, Fatih’in vasiyeti ve vakfiyesinin gereği yapılmıştır.
Sonuçta karar; Ayasofya’nın cami olduğunun tescili, vakfiyesinin teyidi, millet iradesinin ve hukukun gereğinin yerine getirilmesidir.
Kararla; Ayasofya asli hüviyetine, millet de camisine kavuşmuştur.
Ayasofya üzerinden milletimizin değerleri üzerinde tesis edilen vesayet havası dağılmış, hürriyete vurulan prangalar parçalanmıştır.
Karar; milletin Ayasofya Camii üzerinden Türkiye’nin egemenliğine kast eden dayatmalara boyun eğmeyen kararlılığını hukuken de tespit ve tescil etmiştir.
Dahası bu kararla, İstanbul’un fethini “işgal” gören ve göstermeye yeltenenler; “Zulüm 1453’te başladı” diyerek tarihi tahrif, fethi tahkir, fetih ruhunu tahfif edenlerin hevesleri kursağında kalmıştır.
86 yıllık yanlış hesap 567 yıllık hakikati silememiş, yanlış hesap millet iradesine çarpıp Danıştay’dan geri dönmüştür.
Millet camisine, camii ise milletine kavuşmuş, mağdurluk ve mahzunluk sona ermiştir. Fatih’in iradesine ve fetih hukukuna uygun olarak Ayasofya’nın Camii olduğunu, müze vasfının hükümsüz ve hukuksuz olduğunu tescilleyen ve Ayasofya Camii’ni asli hüviyetine kavuşturan Danıştay kararının gereği hiç beklenmeden yerine getirilmeli, Ayasofya Camii derhal ibadete açılmalı, özlem sona ermelidir.
Türkiye’nin en büyük emek örgütü Memur-Sen olarak; 1 milyonu aşkın üyemizin çelik iradesiyle Ayasofya Camii konusunda milletimizle birlikte ortaya koyduğumuz direniş ve iradenin hakkaniyetle neticelenmesinin haklı onur ve gururunu milletimizle birlikte yaşıyor, 86 yıldır Ayasofya Camii için mücadele eden herkese ve her kesime minnettarlığımızı ifade ediyor, Danıştay’ı 86 yıllık zulme son veren adil kararı alkışlıyor ve
BİR KEZ DAHA HAYKIRIYORUZ; İSTANBUL FETİH ŞEHRİDİR; FATİHİ SULTAN MEHMETTİR VE ELBETTE AYASOFYA CAMİİ’DİR…