Vatanımıza, milletimize en alçak ve hain saldırıların yoğunlaştığı günümüzde bin yıldır yaşanan imanın şuuru, milletin bağımsızlık ve onur savaşının destansı şiiri olan İstiklal Marşı’nı korkmadan, ezelden beridir hür yaşamış olmanın asaleti ve yurdumuza alçakları uğratmama kararlılığıyla kükremiş sel gibi bendimizi çiğneyip aşarak, dağları yırtarak, enginlere sığmayarak, iman dolu göğsümüz ve serhaddimizle güncelleyerek mücadeleye devam ediyoruz, edeceğiz.
İman ve istiklal şairimiz olarak Mehmet Akif Ersoy, milletin değerleriyle kendi ahlakını birleştirmiş muhteşem bir şahsiyettir. İstiklal Marşı ile Mehmet Akif, bu milletin kalıcı, kök değerine dönüşmüştür. Hürriyet aşkını ve istiklal mücadelesini merkeze alan Akif, milletin kalbinde, gönlünde, tertemiz hatırasında, fikrî hafızasında müstesna bir yer edinmiştir. Ömrü boyunca haksızlığa, hukuksuzluğa, esarete, cehalete, tefrikaya karşı imanın, ahlakın, istiklalin, hürriyetin, kardeşliğin mücadelesini vermiş şahsiyet olarak, hepimiz için müstesna bir değerdir.
Millî hasletlerimiz, Akif’in mısralarında en veciz biçimiyle ortaya konulmuştur. İstiklal Marşı, güçlü bir tarihsel şuur ve gelecek tasavvuru içermektedir. Tanımladığı milleti dünya ve tarih gerçekliğiyle yüzleştirmekte, daha sonra dünyaya ve tarihe yön verecek değerlerin yaşatılması ileri hedef olarak gösterilmektedir. O nedenle, bu marşın edebi ihtişamının yanı sıra sosyolojik, tarihsel, ruhsal, ontolojik, siyasal, stratejik önemi de varoluş idealimiz ve iddialarımız bakımından çok kıymetlidir. Akif, bizi biz yapan değerleri son derece yüksek düzeyli bir ustalıkla ruhumuzu nakış nakış dokumuştur. Bu vatan bu rüzgârla, rüzgâr bu bayrakla, bayrak marşla, marş ezanla, ezan vatanla, millet bunların hepsiyle vardır ve anlamlıdır.
İstiklal Marşı, varoluşumuzun temel değeri, dayanağıdır. Bu marş, sanki kelimeleri sözlüklerden alınan bir dille değil de şehitler dünyasının müteal diliyle ve her kelimesi kanla, ateşle yazılmış gibidir. O yazılacak değil, ancak yaşanacak bir destandır. Bu yüzden Mehmet Akif, hem ‘Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın’ diyerek o süreçte yaşanan imkânsız zorlukları hem de ‘bir daha böyle bir şiir yazamayacağını’ söyleyerek marşın duygu yoğunluğunu ve sanatsal eşsizliğini ifade etmiştir. İstiklal Marşı, Türkçe’nin bütün inceliklerine ve ifade kudretine sahiptir. Her mısra, millî ruhu esarete karşı kuvvetli bir özgürlük ateşiyle harekete geçirmiştir, geçirmektedir.
İstiklal Marşı, her yanı sarıldı, kanadı kırıldı, nefesi kesildi, sesi soluğu tükendi, gücü kuvveti bitti, imkânı kalmadı, yediği darbelerle yok oldu sanılan milletimizin, cehennemi yangınların külleri arasından tarihe tekrar, yeni ve büyük bir ruhla, yeni ve büyük bir imanla, yeni ve büyük bir heyecanla, yeni ve büyük bir umutla, yeni ve büyük bir kararlılıkla dönüşünün muhteşem destanı; tarihin dışına sürülmek istenen milletin, zamana sözü, tarihsel yemini, bütün dünyaya özgürlük deklarasyonudur. ‘İman varsa imkân da vardır’ diyen itikat ve iradenin, yurdumuzda tüten bir tek ocak bile kalsa, esarete teslim olmayacak özgürlük ruhunun, mücadele azminin ifadesidir. Bilfiil vatanımızı işgal etmiş emperyalizmle mücadelenin en zor zamanlarında yazılmış olan İstiklal Marşı, mazlum ve onurlu bir milletin, kendini esaret altına almak isteyenlere karşı isyanı ve meydan okumasıdır. Milletin müşterek inancını, değerini, idealini, umudunu, ortak vicdanını, duygusunu, kaderini ve kederini ifade etmektedir. Millet olarak hepimizin ortak paydası, buluşma noktası, temel ilkesi olarak millî mutabakat metnimiz, tarihsel sözleşmemiz, varoluş manifestomuzdur.
Açlığın, yoksulluğun, hastalıkların, ölümlerin düşman zulmüyle yan yana, kol kola gezdiği o imkânsızlık zamanlarında, istiklalinden, istikbalinden, bayrağından, ezanından, birliğinden taviz vermemiş olan milletimiz, emperyalizmin bölgemizde her gün bir yeni esaret ve yeni bir vesayet kurgusu denediği saldırıları karşısında gerekirse İstiklal Marşı’nı yeniden yazmayı göze alarak asla pes etmeyecektir. İstiklal Marşı yazmak demek, iman için, onur için, gelecek nesiller için kan, ölüm, ateş denizinden geçmek, geçmeyi göze almak; çocuklarımızın geleceği, mutluluğu için bugünümüzü ve canımızı feda etmeyi göze almak demektir. Bir hilal uğruna güneşler batırmaktır. İstiklal Marşı’nı tekrar yazmayı temenni etmeyiz lakin bilinmelidir ki, hür iradesiyle bağımsız ve onurlu yaşamak bu marşı yazmayı göze alanların hakkıdır.
Bugün çevremizde kurgulanıp sahnelenen ve doğrudan Türkiye’nin bekasını da tehdit eden sıcak gelişmeler, İstiklal Marşımızı yazdıran bilinci kuşanmayı zorunlu kılmaktadır. Medeniyet coğrafyamızın alçakça, acımasızca savaş ve terör saldırılarıyla sarılıp işgal edilmesi, fesat ve nifak tohumları ekilerek ülke ve toplumların bölünüp parçalanması, insanların kıyım ve katliama uğraması, yurtlarından kitlesel göçe zorlanması, yüzyıl sonra yeniden istiklal savaşını vermeye mecbur kaldığımız zamanın belli başlı şartlarına benzer bir durum ortaya çıkarmaktadır.
Son olarak, 15 Temmuz ihanetiyle içeriden, Irak, Suriye, Mısır, Libya ve Akdeniz meseleleriyle dışarıdan sınandığımız gelişmelerle Türkiye kuşatılmak, özgürlüğümüze darbe indirilmek istenmektedir ama bilinmelidir ki, yedi düvele haddini bildiren millî ruh ve özürlük aşkı, İstiklal Marşı ile yaşanılır kılınmaya devam etmektedir, edecektir. Bu ruh, bu topraklarda yaşadığı müddetçe asla vesayete de esarete de geçit verilmeyecektir.
Memur-Sen olarak, onurlu yaşamanın, karakteri özgürlük olan milletlerin hakkı olduğunu biliyor, gür bir sedayla “Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet/ Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal” diyoruz.
İstiklal Marşı’nın bayrak ve ezanla birlikte yankılanması için verdiğimiz savaşta, canlarını seve seve feda eden bütün şehitlerimizi ve Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle, minnetle anıyoruz.