Bir asırlık tecrübeyle kökleşen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 100. açılış yıl dönümünü, tüm dünyanın bir salgının kuşatması altında kaldığı önemli ve kritik bir süreçte kutluyoruz.
Bu kritik dönem bağımsızlığın, birliğin, beraberliğin, paylaşmanın ve dayanışmanın ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
23 Nisan 1920, vatanın işgal, milletin yok edilmek istendiği zorlu bir dönemde, millî iradenin toparlanışına, destansı direnişine ve varoluşuna şahitlik ettiği bir tarihtir. Milletimiz, hiçbir surette iradesine zincir vurulamayacağını bütün dünyaya ilan etmiş, ‘Hâkimiyet milletindir’ düsturuyla Meclis’i kurtuluş savaşının karargâhı, istiklal ve istikbalimizin sembolü yapmıştır.
TBMM, milletin zamanları aşan birliği, bütünlüğü, değerlerinin yaşatılması, ihtiyaç ve beklentilerin karşılanması, varoluş mücadelemizin adresi olması bakımından vazgeçilmez önemdedir.
Kurumsal kimlik ve mahiyet kazanan tam bağımsızlık ve özgür irade ısrarımızın çocuklarımıza armağan edilmesi, milletçe varlık iddiamızın geleceğe kök salması idealini içermektedir. İstiklal ve özgürlük, çocuklarımız üzerinden gelecek nesillere ve çağlara miras olarak bırakacağımız en önemli değerlerden biridir. Tarihsel, kültürel benlik ve kimliğimizin belirgin niteliğini ifade eden bu değerlerin çocuklarımıza kazandırılmasında en büyük görev eğitim sistemine düşmektedir. Çocuklar ancak millî, manevi değerlere dönerek, tarihini anlayarak, köklerini bilerek geleceğe bakabilir. Çocuklarını ve gençlerini bu bilgi ve bilinçle donatmayı başaran milletler ancak geleceğe emin adımlarla yürüyebilir.
İçeriden veya dışarıdan millî iradeyi sınırlamayı veya ortadan kaldırmayı amaçlayan her vesayet girişimi, bugünümüze ve geleceğimize vurulmak istenen bir darbedir. Millet ruhunu ve dinamizmini etkili yaşatma çabası, millî iradesiyle bütünleşen demokratik atılım ve açılımı gerektirmektedir. O nedenle, gerçek karşılığını milletin sinesinde bulan millî irade, değişen şartlarda verilen değişik tepki biçimleriyle millete kurulan her kumpası, her ihaneti reddetmiştir. Öncekilerde olduğu gibi, son olarak 15 Temmuz’da millî iradesine vurulmak istenen darbelere millet gereken cevabı vererek tarihî yürüyüşüne devam etti, ediyor. 15 Temmuz’da Meclis’e saldırı olması, saldırının neye, hangi değerlerimize, ideallerimize olduğunu ve neyi savunduğumuzu izah etmesi bakımından önemlidir.
Küresel ölçekte etkileri olan yoğun, hızlı, hareketli yaşama biçiminin, doğrudan hayatımızı kitlesel, küresel ölçekte tehdit etme potansiyeli de taşıdığını, yaşadığımız KOVID-19 salgınıyla birlikte tecrübe ettik, ediyoruz. Şu anda insanlık kendi aralarındaki siyasi, ideolojik çekişme ve çatışmaları bir kenara bırakarak, enerjisini hayatta kalmak için seferber eder olmuştur. Bütün ülkelerin ve insanların tehdit altında olduğu dünyada, millî varlığın, irade ve kimliğin, medeniyet değeri olarak ötekinden ayrışarak değil, ötekiyle yardımlaşarak anlamlı ve saygın olacağı bir kez daha anlaşılmıştır. Esasen tam da bu anlayışla milletimiz, tarihi boyunca ulaşabildiği bütün coğrafyalara barışın, hoşgörünün, yardımlaşmanın nimet ve esenliğini taşımıştır.
Ülke ve millet olarak mazlumların yardımcısı ve dert ortağıyız. Salgınla mücadele etmekte zorlanan ülkelere yapılan yardımlar bir kez daha göstermiştir ki, dili, dini, coğrafyası ne olursa olsun en zor zamanlarında mağdur ve mazlumların yanında olan milletimiz ve temsil ettiğimiz medeniyetimiz dayanışmanın en büyük adresidir.
Memur-Sen olarak, birliğimizi, bütünlüğümüzü koruyarak dünyaya el uzatmaya çalıştığımız bu zor günleri tarihe kaydederek, bu yılki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı evlerimizde karşılayacağız; TBMM’nin çağrısıyla İstiklal Marşımızı bu kez evlerimizde aile fertleriyle okuyacağız ve bağımsızlığımızın sembolü ay yıldızlı bayrağımızı balkonlarımızda dalgalandıracağız.