Tam Bağımsız Türkiye İçin Darbelerle Hesaplaşılmalıdır
12 Eylül 2024 Perşembe 11:50Kanla sınanan demokrasi tarihimizin en karanlık sayfalarının bir bölümünün yazıldığı 12 Eylül darbesinin üzerinden tam 44 yıl geçti. Fakat etkilerini millet olarak hala hissediyoruz. Öncelikle altı çizilmesi gereken husus, darbe Türkiye’nin bağımsızlığına ve özgürlüğüne kastetmiş, ülkeyi Amerikan’ın operasyonlarına açık hale getirmiştir.
12 Eylül darbesi de tıpkı 27 Mayıs gibi, Amerika’nın çerçevesini çizdiği, stratejisini geliştirdiği bir sürecin ifadesidir. Nitekim darbeyi yapanların daha sonraki itiraf gibi açıklamaları ve yine, CIA’nin Türkiye Şefi olan Paul Henze’nin darbe olduktan sonra ABD Başkanı Jimmy Carter’a gönderdiği “bizim çocuklar başardı” mesajı, darbenin kaynağını ve çerçevesini çok net açıklamaktadır.
12 Eylül 1980, Cuma sabahı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in okuduğu bildiri ile Türkiye darbeye uyanırken, 11 Eylül’e kadar sıkıyönetim altında devam eden terörün birden kesilivermesi, sürecin bir strateji çerçevesinde yönetildiğini de göstermektedir.
Zira resmi verilere göre, sokaklarda anarşinin kol gezdiği iddia edilen 1968-1978 yılları arasında yani 10 yıllık dilimde 2000 kişi hayatını kaybetmişken süregelen 2 yıl içerisinde bu sayı bir anda 3000leri bulmuş ancak ne olduysa 12 Eylül sabahı her şey bir anda kesilivermiştir.
Bu sürece ilişkin sonradan Kenan Evren “Müdahaleye karar vermeden bir yıl boyunca düşündük" derken, İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel de “Müdahaleden önce bir yıl düşündük, bir yıl önce planladık ama şartların olgunlaşmasını bekledik.” diyerek, şu meşhur “darbenin olgunlaşması” sürecinin itirafında bulunuyorlardı.
12 Eylül Darbesi Ülkeyi Açık Hava Hapishanesine Çevirmiştir
Yetmişli yılların ortasında askeri hiyerarşi içinde gerçekleştirilen operasyonlarla, özellikle Kenan Evren başta olmak üzere darbeci generallerin önünün açıldığını bugün artık hepimiz biliyoruz.
Emir komuta zinciri içinde gerçekleştirilen darbede Evren’le birlikte ülke yönetimine el koyan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun ülkeyi tam bir açık hava hapishanesine çevirdiler. Darbeci ekip kendisini Millî Güvenlik Konseyi olarak tanımladı. MGK, 7 Aralık 1983 tarihine kadar varlığını sürdürürken oluşturdukları sistem on yıllarca Türkiye’nin kaderini şekillendirdi.
Bugün unutulmaya yüz tutsa da önemli olduğuna inandığımız birkaç veriyi hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Toplumun hemen hemen bütün kesimlerinin büyük bir kapatılmaya maruz bırakıldığı 12 Eylül darbesi ile birlikte terör örgütlerinin önünün açıldığını bugün hepimiz çok iyi biliyoruz.
Darbe ile birlikte;
7.000 kişi hakkında idam istendi, 517 kişiye ölüm cezası verilirken Askeri Yargıtay 124 kişinin idam cezasını onayladı ve bir sağdan bir soldan diyerek 50 kişi idam edildi.
650 bin kişi gözaltına alındı.1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
210 bin dava açılırken, 230 bin kişi sıkıyönetim mahkemeleri tarafından yargılandı.
171 kişi de işkenceciler tarafından öldürüldü.
82 Anayasası Darbenin Sürekliliğini Sağlamıştır
Her darbe kendi rejimini oluşturarak sürekliliğini sağlar. Ülkeyi bir açık hava hapishanesine dönüştüren, işkence ve ölüm cezalarıyla milletimizi zapturapt altına alan 12 Eylül rejimi de 1982 Anayasası ile kendi varlığını uzun yıllar sürdürmüştür.
Darbe ürünü 82 Anayasası, demoklesin kılıcı gibi milletin başında uzun yıllar sallanıp durmuştur.
28 Şubat postmodern darbesinin zeminini 82 Anayasası oluşturmuştur.
Özellikle 90’lı yıllarda yaşanan örtülü darbelerin zeminini de 82 Anayasası oluşturmuştur.
2000’li yıllarda milli iradeye karşı her kalkışmanın zemini de işte bu darbe anayasasıdır.
Buna rağmen, milletimiz, darbelerle hesaplaşmasını ve darbe anayasalarının şekillendirdiği yasakları aşmasını hep bilmiştir. Ne var ki, Türkiye’yi emperyalizmin kodlarına mahkum eden ve en son 15 Temmuz’da kendini gösteren darbe zihniyetinin tortularının tam anlamıyla temizlenmesi gerekmektedir.
Büyük MEMUR-SEN ailesi olarak diyoruz ki, milli iradenin eksiksiz bir şekilde tecellisi ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması, Tam bağımsız Türkiye için 12 Eylül Anayasasından kalan hükümlerin de değiştirilmesi elzemdir.