30 Haziran 2021 tarihinde, kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik giderden tasarruf sağlanması, kaynakların ekonomik ve verimli kullanılması hususunda Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayımlanmıştır. Genelgenin, kamu kaynaklarının verimli kullanılmasını öncelemesi ve bütçe sınırları içerisinde harcamayı önemsemesi toplumun her ferdi için büyük önem arz etmektedir. Düzenlemeyle, beşeri sermayenin sosyal ve toplumsal maliyeti gözetilmeksizin sadece mali tasarruf sağlamaya dönük bir çerçeve üretilmiştir.
Uygulamaya konulması hedeflenen tedbir tasarruflarının personel ağırlıklı hükümler üzerinden ele alınması; kamu hizmetinde aksama, yavaşlama, durma, gerileme ve kamu hizmeti için gerekli/zorunlu olan bilgi düzeyinin artırılmasında çağın gerisinde kalınacağı gerçeği de ıskalanmıştır. Diğer taraftan, spesifik alanlarda yapılan düzenlemelerle kamu kurum ve kuruluşlarının personel servis hizmetine ilişkin Toplu Sözleşme hükmü yürürlükte olmasına rağmen toplu sözleşmenin özerkliği, hukuku ve teamülü yok sayılmıştır. Etkin ve ekonomik yöntem tercihinin kurum ve kuruluşlara bırakılması da hem personeli mağdur edecek kararların alınmasına hem de kurum/kişi özelinde keyfiyete dönüşecek uygulamalara sebebiyet verecektir.
Tasarruf etme iradesinin doğruluğu ve tasarrufa konu edilecek hükümlerin yanlışlığı üzerinden ele alınan; personel istihdamı konusunda alınan tedbirler kamu hizmeti sunumu önceliği ve önemi konusunda da tereddütler oluşturmaktadır. COVİD-19 salgınının önlenmesinde asli görev üstlenen kamu görevlileri, kamu hizmetinin ve kamu görevlisinin önemini bir kez daha göstermiş olmasına rağmen, kamu istihdamının kısıtlanmasına yönelik alınacak tedbirler; hem kamu hem de özel sektör özelinde pandemi sonrası çalışma hayatına ilişkin olumsuz izlenim bırakacağı kuşkusuzdur.
Bütün bu hususlardan daha önemlisi yayımlanan Genelgeyle, Anayasa ile teminat altına alınan toplu sözleşme hakkının ve toplu sözleşme hükümlerinin yok sayılmasına, önemsizleştirilmesine ve asli uygulama dışına itilmesine neden olunmaktadır. Her ne kadar toplu sözleşmede koruyucu giyim malzemesi yardımının ayni olarak yapılması hüküm altına alınmış olsa da teamülde daha tasarruflu hale gelen nakdi uygulamanın kurum ve kuruluşa bırakılması, uygulama açısından daha yararlı olacaktır. Ayrıca fazla mesai, servis hizmeti gibi toplu sözleşmede hüküm altına alınan haklara ilişkin alınması hedeflenen tedbir ve önlemlerin, tasarruftan daha çok sosyal maliyet üreteceği göz ardı edilmemelidir. COVİD-19 da dâhil olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının işleyişinde sıkıntıya sebebiyet verecek hususlar görmezden gelinerek, rakamsal tutar ve tasarruflar üzerinden maliyet hesabı yapılmasını da vazgeçilen hizmetin sosyal ve toplumsal maliyetinin de hesaba katılmamasını doğru bulmuyoruz.
Ayrıca yerel yönetim personeline yönelik alınacak tedbirlerin daha koruyucu olması, 31 Mart Yerel Seçimlerinden sonra el değiştiren belediyelerde personele yönelik zorlama, baskı ve yıldırma politikaları üzerinden yapılan emek kıyımlarına karşı öncelikli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Alınacak tedbirlerin, emeği ve emekçiyi korumaya yönelik olması hususunda ayrıca özen gösterilmelidir.
Kamu kaynaklarının daha etkin kullanılmasını ve tasarrufunu amaçlayan tedbirler kamu hizmetinin verimliliğini ve kalitesini düşürmemeli, kamu görevlilerinin mali, sosyal ve özlük haklarını düzenleyen toplu sözleşme hükümlerini yok saymamalı, salgının küresel olarak işgücü piyasalarını şiddetli bir şekilde etkilediği bu dönemde personel istihdamına yönelik alınacak kısıtlayıcı tedbirlerin özel sektör üzerinde de olumsuz etkiler üreteceği gerçeği ıskalanmamalı ve kamu idaresi istihdamda öncü rol almalıdır.